itiraz

[i:tira:z]

阿́ is.

1. 反对: Babasının itirazına rağmen Fatma ile evlenmeye karar verdi. 他不顾父亲的反对, 决定和法特玛结婚。

2. 异议, 不同意见: Buna itirazım yok. 我对这个没意见。İtirazı olan var mı? 谁还有不同意见？

3. 挑剔

◇ -e \itiraz etmek 1) 反对: Ev sahibinin sözlerine şiddetle itiraz ettiler. 他们对房东的话强烈反对。 2) 提出异议, 提出不同意见: Damdan düşer gibi birden bire söyleyecek, açacak olursam itiraz edersiniz. 如果我有言语冒犯的地方, 您可以提出来。 3) 挑剔: Nesine itiraz ederseniz ediniz, boyun bağına, pantolonun ütüsüne kusur bulamazsınız. 不管你如何挑剔, 你都找不出领带及裤子熨烫上的不足。